Message
İnsanın, ölüm ötesi yaşamda devamını sağlayan yapısı, bilindiği gibi “RUHU”dur.
“RUH” nedir?.. Elbette ki, burada sorulan ve açıklanmak istenen “RUH”, bireysel ruh yani “insan ruhu”dur.
Peki, “İnsan Ruhu” nasıl meydana gelmektedir ve özellikleri nelerdir?..
Ana rahmindeki 120. günde cenine “ruh üflenmesi” diye anlatılan olay tamamıyla mecazî bir anlatımdır. Elbette ki Allâh, “üflemekten”, hele hele “kendi ruhunu üflemekten” tamamıyla münezzehtir!..
Nitekim bu durumu yaklaşık 1000 sene evvel yaşamış olan büyük tasavvuf ehli Gavs-ı Â’zâm Abdülkâdir GEYLÂNÎ, “Kaside-i Ayniyye” isimli eserinde açıklamış ve özetle şöyle demiştir:
“Bu bir kinayedir!.. RUH, O’nun kendisi değil midir ki?..”
Evet, burası SON DERECE ÖNEMLİ, üzerinde son derece geniş ve peşin hükümsüz tefekkür edilmesi zorunlu bir husustur.
İmam GAZÂLİ’nin de işaret ettiği gibi, “İnsan Ruhu” dışarıdan gelip insan bedenine giren bir şey değildir.
Cenin 120. günde, beyin çekirdeğiyle ilk kozmik ışınları değerlendirecek düzeye ulaşır.
Ulaşmış olduğu bu kapasitede, “bir melek gelir ve ruhu üfler” yani gelen kozmik ışınlar bu beyinde “kişilik ruhu” veya “insan ruhu” denilen dalga üretimini başlatan ilk hareketi meydana getirir.
Beynin 120. günde ulaştığı bu kapasite ile, kozmik ışınların etkisi sonucu ölüm ötesi yaşamda devamını sağlayacak olan dalga bedeni üretmeye başlaması olayına, din terminolojisinde “bedene ruh üflenmesi” tanımı getirilmiştir!..
Beynin ürettiği bu “RUH” adı verilen dalga beden, dört veya üç katlı olarak incelenebilir.
Bizim araştırma ve tetkiklerimize göre, kısaca “RUH” denilen “insan ruhu”, üç veya dört kısımda meydana gelmektedir.
1. Taşıyıcı dalgalar (Ruh)... Holografik görüntülü dalga beden.
2. “Antiçekim” özellikli dalgalardan oluşan yük.
3. Pozitif enerji yükü (enerji dalgası - Nûr).
4. Bellek dalgaları.
1. TAŞIYICI DALGALAR (RUH)
Taşıyıcı ruh; insanın sonsuza dek yaşamını, varlığını sürdürmesine sebep olan esas dalga hammaddeli yapıdır. Görüntüsü “holografik” bir şekildir. Çeşitli sebeplerle ve şekillerde deforme olsa dahi, daha sonraki aşamada tekrar eski hâline dönebilme özelliklerine sahiptir.
Esas itibarıyla, fizik bedenin karşılığıdır. Şekli, görünüşü, ayrıldığı andaki fizik bedenin aynıdır. Ancak, fizik bedende bir kaza ile mesela bir kol veya bacak kesilmiş ise, o kol veya bacak daha önceden var olduğu ve bu durum da ruha yansıdığı için, bu kesilmeden dolayı ruh bedende böyle bir eksiklik görülmez.
Günümüz modasıyla “uzaylı” varlıklar denilen “cin”lerin bedeniyle insanın bu taşıyıcı ruhu, aynı yapısal özelliklere sahiptir.
2. “ANTİÇEKİM” DALGALARI
Bugüne kadar genelde hep kapalı geçilen bir husustur... Bu konuyla ilgili Hz. Rasûlullâh (aleyhisselâm)’ın açıklamalarını ileride “KADER” bölümünde anlatacağız.
Cenindeki beyin çekirdeği 120. günde çok çok önemli bir tesir ile karşı karşıyadır. Hatta bir insan için varlığın en önemli olayı bu anda cereyan etmektedir, cümlesini çok rahatlıkla söyleyebilirim.
Zira...
O anda beyin çekirdeğine isâbet eden kozmik ışınlar, şayet beyinde bir devreyi faaliyete geçirirse, bu takdirde beyin “ANTİÇEKİM” dalgaları üretmeye başlayacaktır.
Beynin ürettiği bu “antiçekim” dalgaları, “taşıyıcı ruh” dediğimiz dalga yapı üzerine yüklenmiş olarak üretilir.
Bir diğer ifade şekliyle...
Şayet beyinde, 120. günde “antiçekim” dalgaları üretim devresi açılmış ise, bu kişinin ruhu dediğimiz taşıyıcı dalgalar, “antiçekim” dalgaları ile yüklenmiş olarak beden örgüsünü oluşturur. Yok, eğer “antiçekim” dalgaları devresi açılmaz ise, bu defa “ruh” dediğimiz “taşıyıcı dalgalar” sadece kendi başlarına meydana gelirler.
“Antiçekim” dalgalarının özelliği; yüklenmiş olduğu dalga bedeni, yüklenmiş olduğu ruhu, Dünya’nın ve Güneş’in çekim alanından bağımsız hâle kavuşturmaktır.
Aynı zamanda “antiçekim” dalgalarının ikinci bir özelliği de, ruha “pozitif enerji” sağlayan dalgaları yüklenmektir. Yani, üçüncü tür dalgalar, bu ikinci tür dalgalara yüklenmektedir. Şayet beyin, ikinci tür dalgaları üretmiyorsa, bu takdirde, üçüncü tür dalgalar yüklenecek mahal bulamayacakları için, üreten birime hiçbir fayda sağlamayacaktır ölüm ötesi yaşantısında!..
“Antiçekim” dalgalarının üretilmesi konusunda insanın kesinlikle hiçbir dahli yoktur!..
Nasıl, 120. günde beyin çekirdeği, ulaştığı kapasite sonucu, aldığı kozmik ışınım ile otomatik olarak ruhu üretmeye başlıyorsa; insan bilincinin bunda hiçbir katkısı yok ise; aynı şekilde, “antiçekim” dalgalarının üretilmesini sağlayan devrenin açılıp açılmaması konusunda da kişinin hiçbir dahli mevcut değildir!.. Bu açılımı sağlayacak kozmik ışınım ya o anda, o birimin beynine ulaşır ve o devre açılarak “antiçekim” dalgası yüklenmiş, “ruh” üretilmeye başlanır; ya da o açılımı sağlayacak ışınımdan mahrum kalan beyin, “antiçekim” dalgalarını üretmeksizin “ruhunu” üretir!
Bu durumda da, “antiçekim” dalgasından mahrum olarak “var olan” ruhun, kesin olarak âkıbeti, ebedî bir şekilde “cehennem” diye tasvir edilen Güneş’in içinde kayıtlı yaşamdır.
İşte İslâm Dini’nde bu olaydan Hz. Rasûlullâh (aleyhisselâm), “KADER” ile ilgili hadislerinde özetle ve meâlen şöyle bahseder:
“Allâh bir mahlûk hükmedip yaratmak istediği zaman Melek; ‘Ey Rabbim, erkek midir, dişi midir; SAÎD midir, ŞAKÎ midir; rızkı nedir, eceli nedir?’ diye sorar. BUNLAR ANASININ KARNINDA İKEN BÖYLECE YAZILIR.”
İşte bu ve “KADER” bölümünde naklettiğimiz diğer hadislerde bahsedilen “SAÎD”lik ve “ŞAKΔlik kelimeleriyle anlatılan olay budur!..
Bahsettiğimiz “antiçekim” dalgalarını üreten beyinler “SAÎD” kelimesiyle, yani “saadete ermiş” anlamında anlatılmaktadır!.. Buna karşılık “antiçekim” dalgalarından mahrum olarak meydana gelen insan ruhlarına ise “ŞAKΔ denilmektedir!.. Yani, şekavet hâlinde olan!..
Ne “SAÎD”, ameliyle “saîd” olmuştur; ne de “ŞAKΔ, amelsizliğiyle “şakî” olmuştur!.. Hiçbiri yaptıklarıyla veya yapacaklarıyla diğer bir hâle dönüşmez!..
Bu olay 120. günde bir anda olup biten bir iştir!..
“Antiçekim” dalgalarıyla güçlendirilmiş ruh anlamına, “SAÎD” kelimesiyle işaret edilir ki; bu kişinin ruhu, neticede kesinlikle “cennet” ortamına ulaşacaktır!..
“Antiçekim” dalgalarından mahrum ruh anlamına, “ŞAKΔ kelimesiyle işaret edilir ki, bu kişinin ruhu ebedî olarak “cehennem” diye tavsif edilen Güneş içinde mahsur kalacaktır!..
Bu durumun, kişinin ameline bağlı olarak meydana gelmediğine Hz. Rasûlullâh (aleyhisselâm) şu kelâmıyla işaret eder:
- Muhakkak ki hiçbiriniz amelinizle cennete giremezsiniz!..
- Sen de mi yâ Rasûlullâh?..
- Evet, ben de!.. Ne var ki Allâh’ın rahmeti beni kuşatmıştır!..
Evet, burada da işaret edildiği gibi, kişinin cennete girmesi, görüldüğü gibi ameline değil, Allâh’ın rahmetine bağlanmıştır; ki, bu tariften murat da, “takdir gereği olarak” kişinin beyninin “antiçekim” dalgaları üretmesine bağlanmıştır!..
Şayet izah edebildiysek, şimdi geçelim “ruh”a yüklenen üçüncü kat dalgalara...
3. POZİTİF ENERJİ YÜKÜ
Pozitif enerji adını verdiğimiz bu dalgalar beynin “verici” mahiyetteki düşünce ve fiillerinden oluşan bir enerji türüdür!.. Dindeki adı “sevap”tır!..
Pozitif enerjinin karşıtı olan “negatif enerji” adını verdiğimiz dalgalar ise, beynin “alıcı”, “birimsel menfaate dönük” davranışlarından oluşur. Dindeki adı “günah”tır!..
Pozitif enerji dalgalarının yükleneceği dalga türü “antiçekim” dalgalarıdır. Şayet, “antiçekim” dalgaları üretilmiyorsa, pozitif enerji dalgaları üretilse bile yüklenecek mahal olmadığı için, ölüm ötesi yaşamda kişiye bir yarar sağlamaz. Ancak bu dünyada yaşanırken, kazanılan bu dalgaların getireceği olumlu sonuçlar söz konusudur!..
Negatif enerji dalgaları ise yüklenmek için “antiçekim” dalgalarına ihtiyaç duymaz!.. Direkt olarak taşıyıcı ruh dediğimiz ana bedeni oluşturan dalga bedene yüklenir.
Pozitif enerji dalgaları (sevap), kişinin ilk şuur hâllerinden itibaren üretilir. Bu sebepten 5-6 yaşından itibaren çocuğa müsbet çalışmalar tavsiye edilir ve bu istikamete yönlendirilir.
Negatif enerji dalgalarını (günah) ise beyin “büluğa ermek” diye tanımlanan cinsiyet hormonlarının salgılanmasından sonra üretmeye başlar! Zira bu dalgalar, beynin biyokimyasının seks hormonlarıyla etkilenmesinden sonra beyin tarafından üretilebilmektedir. Bunun için de, büluğdan evvel kişinin günahları yazılmaz, diye mecazî bir şekilde anlatılır bu durum...
“...Kesinlikle, eğer şirk koşarsan, mutlaka yaptıkların boşa gidecek; muhakkak hüsrana uğrayanlardan olacaksın!” (39.Zümer: 65)
Âyetinde işaret edilen şirk koşularak ölme hâli, “şakî” olma sonucu beyinde “antiçekim” dalgası üretilmeme hâlidir ki, bu yüzden pozitif enerji dalgaları ruha yüklenemez ve bunun da sonucu olarak kişinin amelleri boşa gitmiş olur!..
4. BELLEK DALGALARI
Bellek dalgaları kişinin tüm düşüncelerini, duygularını, arzu ve isteklerini; kısacası kişiyi başkalarından ayıran tüm zihinsel verilerini ihtiva eder!.. Bunlar, aynen televizyon dalgaları misali, ses - görüntü yüklenmiş bir biçimde holografik bedene eklenir.
Ölüm ötesi kişilik, bu bellek dalgalarının muhtevası olarak sonsuza dek devam eder.
Beyindeki tüm zihinsel faaliyet, hiçbiri kaybolmaksızın, her an ruha yüklenir. Yüklendiği dalgalar dediğimiz holografik dalga bedendir ki; ikinci ve üçüncü sırada saydığımız dalgalarla bir bağlantısı yoktur. Yani, ikinci ve üçüncü sırada anlattığımız dalgalar olmasa dahi direkt olarak sürekli bir biçimde, birinci anlattığımız bedene yüklenmektedir.
Bilinç (şuur) dediğimiz şey, bu bellek dalgaları şeklinde ruhta yerini alır. Bir diğer ifade ile, bilincin bedenidir bellek dalgaları!..
Evet... İNSAN denildiği zaman, ölüm ötesi yapısı itibarıyla bu dört ayrı dalga boyundan oluşan holografik dalga bedenli varlık anlaşılır!
Kaynak : İnsan ve Sırları - Ahmed Hulusi