Zihin kendi kendine sürekli sanrı yaratır, ancak bunların çoğu kolayca kontrol edilebilir. Örneğin, var olmayan görüntüler görür ya da gerçek olmayan sesler duyarız. Bu durumda ön singulat korteks, gerçeği uydurulmuş olandan ayırmada önemli rol oynar. Beynin bu bölgesi, dışarıdan gelen uyarılar ile zihnin kendi ürettiği içeriden gelen uyarılar arasında ayrım yapmamıza yardım eder.
Şizofreni hastalarında bu sistemin hasara uğradığına inanılıyor. Böylece, kişi gerçek ve hayali sesleri birbirinden ayırt edemez (ön singulat çok önemlidir, çünkü prefrontal korteks ve limbik sistemin arası gibi stratejik bir konumda yer alır. Biri rasyonel düşünceyi, diğeri ise duyguları yönettiği için, bu iki bölge arasındaki bağlantı beyindeki en önemli bağlantılardan biridir).
Sanrılar, bir noktaya kadar isteğe bağlı yaratılabilir. Birisini zifiri karanlık bir odaya, izolasyon bölmesine ya da korkutucu bir ortama yerleştirirseniz sanrılar doğal olarak oluşur. Bunlar, “gözlerimiz bize oyun oynuyor” cümlesinin örnekleridir. Aslında, beyin kendini kandırmakta, dünyayı anlamlandırmak ve tehditleri belirlemek için yanlış görüntüler yaratmaktadır. Bu etkiye “Pareidolia” denir. Gökyüzündeki bulutlara her baktığımızda çeşitli hayvanların, insanların ya da en sevdiğimiz çizgi film karakterlerinin görüntüsünü görürüz. Başka şansımız yoktur. Bu, beynimizde içgüdüsel olarak bulunur.
Bir anlamda, gerçek ya da sanal, gördüğümüz bütün görüntüler sanrıdır, çünkü beynimiz boşlukları doldurmak için sürekli yanlış görüntüler üretir. Gerçek görüntüler bile kısmen üretilmiştir. Ancak akıl hastalarında, beynin ön singulat korteks gibi bölümleri muhtemelen zarar görmüştür. Bu yüzden, beyin gerçek ve hayali birbirine karıştırır.