Message
Hemen hemen her deney başarısızlıkla sonuçlandı. Fareler onlardan beklenileni göstermiyorlardı. Karl Lashley’e göre egzersizin tüm amacı engramların (beyinde hatıraların kaydedildiği yer) nerede olduğunu bulmaktı. ‘Engram’ kelimesi 1920 yılında, hatıraların beyinde belirli bir adresi olduğunu düşündükten sonra Wilder Penfield tarafından türetilmiştir. Penfield epilepsi hastaları üzerinde sıra dışı deneyler yapmıştır. Hastaların bilinci tamamen yerindeyken, kafatasları uyuşturulmuş beyinlerin belli bölgeleri uyarıldığında, geçmişe ait bazı görüntülerin canlı renklerle ya da acı veren detaylarla hareketlenip hareketlenmediğini elektrotlarla göstermiştir. Daha da ilginci, beyinde aynı noktayı ne zaman uyarsa (genelde hastanın bilmediği bir nokta bu), aynı hatıra, aynı seviyedeki detaylarla ortaya çıkar gibiydi.
Penfield ve onun peşinden bilim adamlarından oluşmuş bir grup, doğal olarak beynin belli yerlerinin belirli hafızayı tutmakta olduğu sonucuna vardılar. Hayatımızın her detayı, aynı restronlarda misafirlerin belirli masalara yerleştirilmesi gibi, beynimizde belirli bölgelere dikkatlice kaydedilmekteydi. Tek bulmamız gereken kimin nerede oturduğuydu ve belki de bunun yanında ödül olarak, bu yerleştirme işini kimin yaptığını da bulabilirdik.
Amerikalı ünlü bir nöropsikolog olan Lashley, neredeyse 30 yıl boyunca engramları aradı. Florida’da bulunan Yerkes Laboratory of Primate Biyoloji adlı laboratuarında beyinde ne olduğunu ya da hafızadan sorumlu bölümün nerede olduğunu bulmaya çalışırken her bilginin üzerinden geçtiğinde 1946 yılıydı. Penfield’ın bulduklarını tekrarladığını düşünürken, tek yaptığı onu sürekli haksız çıkarmaktı. Lashley aşırı eleştirel ve biraz da merakla olaya yaklaştı. Sanki hayatı tek bir negatif amaca odaklanmıştı: ondan önce bu çalışmaları yapmış kişilerin çalışmalarının yanlış olduğunu ispatlamaya. O zamanın bilimsel topluluğunu eline geçirmiş ama Lashley’in tersini ispatlamak için uğraştığı diğer bir inanış da, her psikolojik prosesin ölçülebilir fiziksel yaratımlarının olduğuydu kasın hareketi, bir kimyasalın üretilmesi gibi. Bir kez daha beyin telaşlı bir yer gösterici gibi davranmaktaydı. İlk çalışmalarında, öncelikle yapılan diğer çalışmaları inceledikten sonra, sıçanlar üzerinde çalışmaya başladı. Onlara bir sıçrama tahtası hazırladı. Burada ödül yemeğe ulaşmak için minyatür kapılardan atlamayı öğreniyorlardı. Egzersizin amacına ulaşmadığı yerleri kaydetmek için, doğru tepkiyi veremeyenler bir su birikintisinin içine düşmekteydiler.
Yapmaları gerekenleri sırasıyla öğrendiklerinden emin olduktan sonra Lashley bu hafızanın sistematik olarak nereye yerleştiğini bulmaya çalıştı. Diğer araştırmacıların başarısız olmasına dair yaptığı tüm eleştirilere rağmen Lashley’in kendi tekniği tamamen bir karmaşaydı değişim içeren ve acele bir çalışmaydı. Laboratuvar protokolü bugünün hayvan hakları koruyucularının hepsini kızdırabilecek nitelikteydi. Lashley aseptik bir teknik kullanmıyordu, çünkü bunun sıçanlar için gerekli olduğunu düşünmüyordu. Tıbbi standartlarda gayet kaba ve özensiz bir cerrahtı. Yaraları basit bir dikişle geçiştiriyordu ve bu da daha büyük memelilerdeki beyin enfeksiyonları için muhteşem bir reçeteydi. Ama yine de o günün beyin araştırmacılarından daha özensiz davrandığı da söylenemezdi. Aslına bakılırsa Ivan Pavlov’un köpeklerinden hiç biri yaptığı beyin ameliyatlarından canlı olarak çıkamamışlardı. Hepsi ya epilepsi, ya da iltihaplanmaya dayanamayarak ölmekteydiler. Lashley, belirli hafızanın kilidini açacak olan değerli anahtarı bulmak için farelerin beyinlerinin bazı bölümlerini tekrar aktive etme yollarını aradı. Bu önemli görevi yapmak için seçtiği tıbbi alet karısının saç kıvırma maşasıydı. Ve tabii ki de çıkarmak istediği bazı bölgeleri yakıyordu.
Belirli hafızanın nerede olduğunu bulmak için yaptığı çalışmalar başarısız oldu; fareler bazen fiziksel olarak yaralı olsalar bile, aynı onlara öğretildiği gibi nereye gitmeleri gerektiğini bilmekteydiler. Lashley beynin daha fazla bölümlerini kızartıyordu: ama yine de fareler yapmaları gerekeni atlama standında başarılı bir şekilde yapmaktaydılar. Lashley kıvırma maşasıyla daha da liberal çalışmaya başladı ve beynin bir bölümünden sırasıyla diğer bölümlerine geçti. Ama yine de farelerin hatırlama kabiliyeti üzerinde bunun bir etkisi olmadı. Bazı farelerin beyinlerinin büyük bir bölümüne zarar verdiğinde bile –ki kıvırma maşası ameliyatta yapılan bir kesikten çok daha fazla tahribat oluşturmaktaydı- hareket yetileri zarar görse bile, diz sürüyerek de olsa yollarına devam ediyorlar ve her zaman yollarını buluyorlardı.
Tüm olan işte orada, burnunun ucundaydı. Aradığı metafor işte tam da buydu. Dalgaların ve holografinin konsepti 20 yıldır aradığı sorunun cevabını ortaya koyuyor gibiydi. Lashley beyindeki dalga etkileşimleri hakkında bir teori geliştirmişti ama bunun kortekste nasıl oluşacağını ön göremediği için bunu daha sonra durdurmuştu. Pribram şimdi, beynin bir şekilde bilgiyi sıradan görüntülerin dalga boyuna döndürüp okuduğunu ve sonra da bunları aynı lazer hologramının yaptığı gibi, tekrar görüntüsel şekle dönüştürdüğünü düşünüyordu. Holografik benzetmeyle çözülen başka bir gizem de hafıza olacaktı. Özel olarak tek bir yere depolanmaktansa, hafıza her yere yayılmaktaydı. Böylece de, her bölge bütüne sahip oluyordu.
Kaynak : Alan - Evrenin Gizli Gücü - Lynne McTaggart