Message
Buluşlarının ortaya koyduğu asıl önemli şey bu pratik kullanımların teknik yönü yaratmasıdır. Robert Jahn ve Hal Puthoff, Fritz-Albert Popp ve Karl Pribram –hepsi bilim adamı oldukları kadar, önemli düşünürlerdi de-. Ve deneylerinin içinde boğulmadıkları bazı özel anlarda, daha derine kazarlarsa çok önemli bilgiler bulabileceklerini seziyorlardı, belki de yeni bir bilim ortaya çıkaracaklardı. Kuantum fizikte eksik olan sorulara cevap vermeye başlamışlardı. NASA’nın Las Alamo yerleşim biriminden Peter Milonni, kuantum fiziğin yaratıcılarının eğer Sıfır Noktası Alanında klasik fiziği kullanmış olsalardı, bilimsel çevrelerin çok daha tatmin edici sonuçlar alacağını ortaya sürmüştü. Çünkü kuantum fiziğin cevap vermediği birçok soru vardı. Bir gün tanımlanmış klasik fizik teorilerinin kuantum teorisinin yerini alacağına inananlar vardı. Ve bu klasik teorilerde de yine Sıfır Noktası Alanı kullanılacaktı. Bu bilim adamların çalışmaları ‘kuantum’ sözcüğünü kuantum fizikten çıkarabilir ve dünya için birleşmiş bir fizik ortaya koyabilirdi.
Her bilim adamı kendi inanılmaz seyahatini yapmıştı. Ümit veren kriterleriyle genç bilim adamları, her biri kariyerine bazı kutsal bilgilere sıkı sıkı sarılarak başlamıştı. Öncülerinin onlara sunduğu fikirler ve onlardan aldıkları büyük erdemle;
İnsanoğlu kimyasallar ve genetik kodlamayla güçlendirilmiş bir yaşam ünitesidir.
Beyin ayrı bir organdır, bilincin yaşam alanıdır ve o da kimyayla yönetilir-hücrelerin iletişimi ve DNA kodlarıyla.
İnsan kendi dünyasından soyutlanmıştır ve zihni de bedeninden soyutlanmış haldedir.
Zaman ve uzay sonlu, evrensel düzenlerdir.
Hiçbir şey ışık hızından daha hızlı olamaz.
Her biri bu düşüncelerdeki değişme üzerine şanslarını denemişti ve hepsi de sorgulama çizgisini ileri taşıyacak cesarete sahipti. Deneme-yanılma, ızdırap dolu deney süreçlerinde teker teker yol almışlar ve sonuçta bu inançların yanlış olabileceğine dair fikirlerin ortaya çıkmasına sebep olmuşlardı. Fiziğin ve biyolojinin zor çalışma şartları.
Dünyanın iletişimi Newton’un görünür gerçekliğinde oluşmamaktadır. Oluştuğu yer Werner Heisenberg’in atomların küçük parçacıklarının dünyasıdır. Hücreler ve DNA, frekanslarla iletişim kurar.
Beyin dünyaya dair algılamasını ve kaydını titreşen dalgalarda yapar.
Evrenin derinlerinde her şeyin bir kaydı vardır ve bu her şeyin birbiriyle olan ilişkisini mümkün kılar.
İnsanlar çevrelerinden ayrılamazlar. Yaşayan bilinç izole edilmiş bir varlık değildir. Dünyanın geri kalanındaki düzeni arttırır.
İnsan bilincinin inanılmaz güçleri vardır, hem kendilerini, hem dünyayı şifalandırabilirler. Bir bakıma her şey istediğimiz şekilde oluşur.
Bu bilim adamları her gün laboratuvarlarında keşiflerini oluşturabilecek olasılık parıltılarını yakalamaya çalıştılar. Evrimsel oluşumdan ya da genetik yaşam makinelerinden çok daha fazlası olduğumuzu buldular. Yaptıkları iş dağıtılmış ama birleşik bir zeka olduğunu ortaya koymaktaydı. Bu Newton’un ya da Darwin’in hayal ettiğinden çok daha büyük ve işlevsel olan, düzensiz ya da kaotik bir sistemdense, amaçsal ve zeki bir sistemdi. Hayatın dinamik akışında düzenin galip olduğunu keşfettiler.
Kaynak : Alan - Evrenin Gizli Gücü - Lynne McTaggart