Message
Sicim kuramına göre, atom altı parçacıklar daha büyük bir kesinlikle –bugünkü teknolojik kapasitemizin ötesine geçen bir ölçekte- inceleyebilecek olsaydık, nokta gibi olmadıklarını, aksine tek boyutlu küçük bir ilmekten oluştuğunu görürdük. Parçacıkların her birinde, sonsuz derecede ince lastik bir banta benzeyen ve titreşen, salınan, dans eden bir tel vardır; Gell-Mann’ın edebi zevkinden yoksun fizikçiler buna “sicim” demişlerdir. Aşağıdaki şekilde sicim kuramının bu temel fikrini, sıradan bir maddeden, elmadan başlayarak, daha küçük boyutlardaki bileşenlerini ortaya koyabilmek için elmenın yapısını her seferinde büyüterek resmettik. Sicim kuramı, atomlardan protonlara, nötronlara, elektronlara ve kuarklara uzanan, bilinen sıralamaya, mikroskobik düzeyde yer alan titreşen bir ilmek eklemiştir.
Bu, şu anda sizin için çok açık olmasa da, VI.Bölüm’de madde bileşenlerinin noktasal parçacıklar yerine sicimler olarak görülmesinin kuantum mekaniğiyle genel görelilik arasındaki uyumsuzluğu çözdüğünü göreceğiz. Sicim kuramı böylece çağdaş kuramsal fiziğin Gordiyon düğümünü çözmüştür. Bu muazzam bir başarıdır, fakat sicim kuramının böyle büyük bir heyecan yaratmasının gerisindeki sebeplerden biridir yalnızca.
Einstein’ın zamanında, güçlü ve zayıf kuvvetler henüz keşfedilmemişti, fakat Einstein iki farklı kuvvetin varlığını –kütleçekimi ile elektromanyetizma- oldukça sorunlu bulmuştu. Doğanın böyle abartılı bir tasarıma dayandığını kabul etmemişti. Bu yüzden de, bu iki kuvvetin aslında tek bir büyük temel ilkenin tezahürü olduğunu göstereceğini umduğu birleşik bir alan kuramı arayışına girmişti, bu arayışı 30 yıl sürecekti. Bu Don Kişot’unkine benzeyen arayış Einstein’ı, yeni yeni doğmakta olan kuantum mekaniğinin çerçevesine dalma konusunda gayet anlaşılır bir heyecan duyan ana akım fizikten ayırdı. 1940’ların başında bir dostuna, “Aslına bakarsan, çorap giymemekle tanınan, özel bazı durumlarda ilginç bir vaka olarak sergilenen yalnız bir ihtiyar olup çıktım,” diyecekti.
Einstein zamanının ilerisindeydi. Yarım yüzyılı aşkın bir süre sonra, birleşik bir kuram hayali modern fiziğin Kutsal Kasesi olup çıkacaktı. Bugün fizik ve matematik çevrelerinin hatırı sayılır bir kesimi sicim kuramının bir cevap sunabileceğine giderek daha çok ikna olmaktadır. Sicim kuramı, tek bir ilkeden –en ileri mikroskobik düzeyde her şeyin titreşen tellerin bileşimlerinden oluştuğu ilkesi- bütün kuvvetleri ve bütün maddeyi içerebilen açıklayıcı tek bir çerçeve oluşturur.
Sicim kuramı, parçacıklarda gözlenen özelliklerin, bir sicimin çok çeşitli titreşme biçimlerinin bir yansıması olduğunu iddia eder. Nasıl bir keman ya da bir piyanodaki tellerin titreşmeyi tercih ettiği yankı frekansları –kulaklarımızın çeşitli müzik notaları ve onların armonileri olarak duyduğu örüntüler- varsa aynı şey, sicim kuramındaki ilmekler için de geçerlidir. Fakat sicim kuramında, bir sicimin tercih ettiği titreşim örüntülerinin, müzik notaları ortaya çıkarmak yerine, kütlesi ve kuvvet yükü sicimin salınım örüntüsüyle belirlenen bir parçacık olarak göründüğünü ilerde göreceğiz. Elektron, bir biçimde titreşen bir sicimdir, yukarı kuark başka bir biçimde titreşen bir sicim vs. Sicim kuramında parçacıkların özellikleri kaotik deneysel olgular olmak değildir. Aslında tek bir fiziksel özelliğin tezahürleridir, yani temel sicim demetlerinin titreşimlerinin, müziğin, yankı örüntülerinin tezahürleridir. Aynı fikir doğadaki kuvvetler için de geçerlidir. Kuvvet parçacıklarının da belli sicim titreşim örüntüleriyle ilişkili olduğunu, dolayısıyla her şeyin, bütün maddenin ve bütün kuvvetlerin mikroskobik sicim salınışları –sicimlerin çaldığı “notalar”- başlığı altında birleştiğini göreceğiz.
Kaynak : Evrenin Zarafeti - Brian Greene