Hak Yolu
  • Holografik Evren Teorisi
  •   Holografik Evren - Michael Talbot
  •   Evren
  •   Kitaplardan Notlar
  • Kaydet
  • Aç
  • Sözlük
  • Giriş
Elif-Ba
Arapça
İlmihal
Kur'an-ı Kerim
Hadisler
Sünnetullah
Biiznillah TV
Bilimin Işığında
Kitaplardan Notlar
Kıssalar
Notlarım
Duvar
Görseller
Güncel
Site İçi Arama
İletişim
|
Header

Message

Holografik Evren Teorisi


Holografik Evren - Michael Talbot \ Holografik Evren Teorisi

Bazı bilim insanlarınca tüm evrenin bir tür dev hologram olduğu görüşü ileri sürülmektedir. Yani, kar tanelerinden akçaağaçlara, kayan yıldızlardan hızla dönüp duran elektronlara dek tüm dünyamızın ve barındırdığı her şeyin, yalnızca başka bir gerçeklik düzeyinden –bizim kendi gerçekliğimizin çok ötelerinde, sözün tam anlamıyla uzay ve zaman ötesindeki bir gerçeklik düzeyinden- yansıtılan hayaletimsi imgeler olabileceği konusunda bazı kanıtlar vardır.

Bu şaşırtıcı düşüncenin başlıca mimarları dünyanın en önde gelen düşünürlerinden ikisidir; ilki, Einstein teorilerinin korunmasını sağlamak amacıyla oluşturulan kurulun bir üyesi ve dünyanın en saygın kuantum fizikçilerinden biri olan Londra Üniversitesi öğretim üyelerinden David Bohm, ikincisi de Stanford Üniversitesi’nde nörofizyoloji uzmanı olan ve Languages of the Brain (Beynin Dili) adlı klasikleşmiş nörofizyoloji ders kitabının yazarı Karl Pribram’dır. İlginç olan, Bohm ve Pribram’ın bu sonuca birbirlerinden bağımsız ve iki farklı yönde çalışırken varmış olmalarıdır. Bohm, kuantum fiziğinde karşılaşılan tüm olayları açıklamakta yetersiz kalan standart kuramları yıllarca hoşnutsuzlukla irdeleyip durduktan sonra, sonunda, evrenin holografik bir yapıda olduğuna inanmış. Pribram ise, çeşitli nörofizyolojik bilmecelerin çözümünde, günümüzde geçerli beyin kuramlarının başarısızlığa uğradığını gördükten sonra aynı sonuca varmış. Bununla birlikte, Bohm ve Pribram bu görüşe vardıktan hemen sonra, bu holografik modelin aynı zamanda birçok anlaşılmaz olayı da açıkladığını görmüş, kapsamı en geniş kuramların bile açıklayamadığı birçok gizemi çözdüğünün, giderek doğada karşılaşılan tüm olayları da kapsamına aldığının farkına varmışlar. Örneğin, yalnızca tek kulağında duyma yeteneği olan bireylerin bir sesin hangi yönden geldiğini nasıl kestirebildiği ya da yıllar boyu görmediğimiz birinin yüzünü, o kişi bu arada son derece değişmiş olsa bile nasıl olup da anımsayabildiğimiz gibi olaylar holografi kuramıyla açıklanabilmektedir.

Ancak, holografik model konusundaki en çarpıcı olgu, son derece akıl dışı bulunduğu için genellikle bilimsel anlayışın sınırları dışında bırakılmış geniş bir olaylar dizisine de süratle bir anlam kazandırabilmesidir. Bunlar arasında telepati, prekognisyon, kişinin kendisini evrenle bütünleşmiş hissetmesine neden olan mistik duygular, hatta psikokinezi ya da zihin, nesneleri hiç kimse dokunmaksızın yerinden oynatabilme yeteneği de vardır.

Gerçekten de, gün geçtikçe daha çok bilim insanının holografik modele sıcak baktığı kısa sürede anlaşılmış ve bu modelin hemen tüm paranormal ve mistik deneyimlerin açıklanmasına katkıda bulunduğu kabul edilmiştir; son beş-altı yıldır bu model, araştırmacılarda heyecan uyandırmaya daha önce açıklanması olanaksız kabul edilen pek çok olaya ışık tutmaya devam etmektedir ve bunların sayıları gün geçtikçe artmaktadır. Örneğin:

  • 1980 yılında Connecticut Üniversitesi’nde psikolog Dr.Kenneth Ring ölüme yakın deneyimlerin holografik modelle açıklanabileceğine değinmiştir. Uluslararası Ölüme Yakın Deneyimleri İnceleme Kurulu’nun başkanı olan Ring, böylesi deneyimlerin ya da fiilen ölüm durumunun, kişinin bilincinin bir holografik gerçeklik düzeyinden diğerine geçmesinden başka bir şey olmadığına inanmaktadır.
  • 1985’te, Maryland Psikiyatrik Araştırmalar Merkezi’nin şefi ve Johns Hopkins Üniversitesi Tıp Bölümü yardımcı profesörlerinden biri olan Dr.Stanislav Grof, yayımladığı bir kitapta, beynin şu anda geçerli kabul edilen nörofizyolojik modellerinin her şeyi açıklamakta yetersiz kaldığını ve örneğin, arşetipik deneyimler gibi durumların yalnızca holografik bir modelle açıklanabileceğini; kolektif bilinçdışı ve değiştirilmiş bilinç halleri sırasında deneyimlenen diğer olağandışı olayları ancak bu modelin karşılayabileceğini ileri sürmüştür.
  • 1987’de, Rüya İncelemeleri Kurulu’nun Washington’da yer alan yıllık toplantısında fizikçi Fred Alan Wolf söz alarak holografik modelin lüsid rüyaları (rüya gören kişinin rüya gördüğünün farkında olduğu olağanüstü canlı rüyaları) açıkladığını önemli savunmuştur. Wolf böylesi rüyaların aslında paralel gerçekliklere bir geçiş olduğuna ve holografik modelin önünde sonunda varlığın diğer boyutlardaki düzeylerini daha doyurucu biçimde keşfetmeye başlayabileceğimiz bir “bilinç fiziği” geliştirmemize izin vereceğine inanmaktadır.
  • Kanada’daki Queen’s Üniversitesi’nde fizikçi Dr.F.David Peat, 1987’de yayımladığı, Synchronicity: The Bridge Between Matter and Mind (Eşzamanlılık: Madde ve Zihin Arasında Bir Köprü) adlı kitabında, eşzamanlılığın (böylesi olağanüstü ve psikolojik olarak son derece anlamlı ve bu yüzden tek başına sebep sonuç zinciriyle açıklanamayacak bazı rastlaşmaların) holografik modelle açıklanabileceğini savunur. Peat böylesi rastlaşmaların aslında, “gerçekliğin dokusundaki defolar” olduğuna inanır. Ona göre, bu rastlaşmalar, düşünme süreçlerimizin fiziksel dünya ile şimdiye dek sanıldığından çok daha yakından ilişkili olduğunu açıklamaktadır.

 

Kaynak : Holografik Evren - Michael Talbot


© 2017 - Hak Yolu - www.biiznillah.com