Message
Şu anda, egoya dayalı yaşam oldukça inandırıcıdır, bu nedenle de çekilen acıların miktarı insanları bunu terk etmeye itmiyor. Acı can yakar, ancak bir çıkış yolu göstermez. Örneğin savaşı sonlandırma üzerine bir tartışmanın tamamen gereksiz olduğu görülür, çünkü kendimi ayrı bir birey olarak gördüğüm zaman “onlara”, benim istediğim şeyleri isteyen birçok kişiye, karşı çıkarım.
Şiddet, biz ile onlar arasındaki karşıtlığa dayalıdır. “Onlar” asla gitmezler ve “onlar” asla pes etmezler. Onlar her zaman dünyada kendi payları için savaşacaktır. Sizin ve benim dünyada ayrı ayrı payımız olduğu sürece, şiddet döngüsü kalıcı olacaktır. Bu dehşetli sonuçlar bedenimizde gözlenebilir. Sağlıklı bir vücutta her bir hücre bir diğer hücrede kendini tanır. Bu algı çarpıklaştığında ve bazı hücreler “öteki” olduğunda, vücut kendine karşı saldırıya geçer. Romatizmal arterit, deri veremi gibi yıkıcı örneklerini gördüğümüz bu durum bağışıklık bozukluğu olarak bilinir. Benin bene karşı şiddeti tamamen hatalı bir kavrama dayanır, her ne kadar ilaç bu savaşın yıprattığı bedene belirli bir rahatlama sağlasa da, hatalı kavram düzeltilmeden iyileşme görülmez.
Şiddeti sonlandırma konusunu ciddi olarak dünyadaki kişisel payından ilk ve son olarak vazgeçmek anlamına gelir. Bir tek bu bile şiddeti kökünden sökecektir. Bu şaşırtıcı bir sonuç gibi görülebilir. Kişinin ilk tepkisi “Dünyadaki kişisel payım zaten benim” olabilir. İyi ki durum böyle değil. Dünya sizin içinizdedir, siz dünyanın içinde değilsiniz. İsa’nın da, kişinin önce Tanrı’nın krallığına ulaşması daha sonra dünyevi şeyleri dert etmesini öğrettiğinde, söylemek istediği budur. Her şeyi yaratması nedeniyle Tanrı her şeyin sahibidir. Eğer siz ve ben de gerçeklik olduğunu varsaydığımız her algıyı yaratıyorsak, bizim de kendi yarattıklarımızı sahiplenmemize izin vardır.
Algı dünyadır; dünya da algı.
Bu ana fikirde, onlara-karşı-biz olaylar dizisi çöker. Hepimiz, bir fark yaratan, tek projeye dahiliz: Gerçeklik üretmek. Dış nesneleri –para, mal, mülk veya konum- savunmak sadece bu şeyler elzemse anlamlı olur. Ancak maddi dünya bir yan etkidir. İçindeki hiçbir şey elzem değildir. Sahip olmaya değer tek kişisel hisse, gerçeklik üretmenin nasıl yapıldığına tüm dikkati vererek, özgürce yaratmaktır.
Egoyu inceleyip, bunun nasıl itici olduğunu gören ve egosuz olmak isteyen kişilere sempati duyuyorum. Ancak sonuçta egoya yapılan saldırı kendinize yaptığınız ustaca gizlenmiş bir saldırıdır. Mümkün olsa bile egoyu ortadan kaldırmak bir amaca hizmet etmez. Yaratıcı makinemizi eksiksiz tutmak çok önemlidir. Çirkin, güvensiz, vahşi rüyalarından arındırıldığında ego artık çirkin, güvensiz ve vahşi değildir. Gizemin bir parçası olarak doğal yerini alır.
Tek gerçeklik gizli bir sırrını daha ortaya çıkarmıştır: “Yaratıcı olmak tüm dünyadan daha önemlidir.” Bunu anlamak için biraz duraklamak gerekir. Aslında, bu dünyadır. Bir kişinin yaşamını değiştirebilecek tüm özgürlükçü düşünceler içinde belki de bu en özgürleştirici olanıdır. Ancak bunu doğru yaşayabilmek, doğru bir yaratıcı olabilmek için çok sayıda şartlanmışlığın yıkılması gerekir. Kimseye maddi dünyaya inanması söylenmedi. Yine de bir şekilde kendimizi sınırlı varlıklar olarak kabul etmeyi öğrendik. Dış dünya çok daha güçlü olmalı. Hikayeyi o dikte eder siz değil. Önce dünya gelir, siz bir saniye arayla ikinci gelirsiniz.
Siz gerçeklik üreticisi olarak yeni rolünüzü yerine getirene kadar dış dünya herhangi manevi cevap ortaya koymaz. Bu ilk başta tuhaf geliyor, ancak yeni bir inanç kümesinin nasıl yerine oturduğunu görebiliyoruz:
Yaşadığım her şey beni yansıtır: Bu nedenle kaçmayı denemem gereksiz. Kaçacak bir yer yok. Kendimi kendi gerçekliğimin yaratıcısı olarak gördüğümde ise istesem de kaçamam.
Benim yaşamım tüm diğer yaşamların bir parçasıdır: Tüm yaşayan varlıklarla olan bağlantım düşmanlarımın olmasını imkansız kılıyor. Karşı çıkmaya, direnmeye, fethetmeye veya yok etmeye ihtiyacım yok.
Kaynak : Sırlar Kitabı - Deepak Chopra