Message
Allah (c.c) Hz. Dâvud'a vahiy göndererek şöyle buyurmuştur:
"Yırtıcı hayvandan korktuğun gibi benden (kahrımdan) kork'.
Yırtıcı hayvandan korkmayı öğrenmenin çaresi, yırtıcı hayvanı tanımak ve onun pençesine düşmenin neticesini bilmektir. Bundan başka bir şeye ihtiyaç duymaz. O halde Allah'ı tanıyan, Allah'ın dilediğini perva etmeksizin yaptığını, irade ettiğiyle korkmaksızın hükmettiğini, daha önce geçmiş bir vesile olmadığı halde, melekleri kapısına yaklaştırdığını, daha önce bir suç yokken İblis'i uzaklaştırdığını bilmiş olur. Allah Teâlâ'nın sıfatı, şu sözünün (hadîs-i kudsî) tercümesidir: 'Bunlar cennettedir, perva etmem. Şunlar da cehennemdedir, pervâ etmem'.
Eğer kalbine 'Allah ancak günahtan dolayı ceza verir, ancak ibadetten ötürü sevap ihsan eder' düşüncesi gelirse, Allah Teâlâ'nın taatin sebepleriyle itaat eden bir kimseye yardım etmediğini ve o kimsenin ister dilesin, ister dilemesin itaatta bulunduğunu düşün. Asî bir kimseye de mâsiyetin istekleriyle imdad etmemiştir ki o ister dilesin ister dilemesin, isyân edebilsin; zira Allah Teâlâ gafleti, şehveti ve şehvetin yerine getirilmesine güç yetirmeyi yarattığı zaman, bunlarla zarurî olarak fiil vâki olur. Eğer İblis isyan etti diye onu uzaklaştırdıysa, o halde neden onu isyana zorladı? Onu isyana zorlaması geçmiş bir mâsiyetinden mi kaynaklanıyordu ki o da başkasından ve böylece sonsuza doğru zincirleme gitsin veya kul tarafından illeti olmayan bir öncesi üzerinde mecburî olarak dursun. Aksine ezelde ona böyle hükmetti.
Hz. Peygamber bu mânâyı ifade ederek şöyle buyurmuştur:
Adem ile Musa rablerinin katında tartıştılar. Sonunda Adem Musa'yı mağlûp etti. Musa dedi ki: 'Sen o Ademsin ki Allah seni kudret eliyle yarattı. Sana ruhundan üfürdü. Meleklerine sana tâzim secdesi ettirdi. Seni cennetine yerleştirdi. Sonra sen günahınla insanları yere indirdin'. Bunun üzerine Adem, Musa'ya şöyle dedi:
- Sen o Musasın ki Allah seni risalet ve kelâmıyla seçti. Sana levhaları verdi. O levhalarda her şeyin beyanı vardır. Seni kurtulmuş olduğun halde kapısına yaklaştırdı. Ben yaratılmadan kaç sene önce Allah'ın Tevrat'ı yazdığını gördün?
- Kırk sene önce!
- Acaba o Tevratta 'Adem rabbine isyan etti! Bu bakımdan hududu aştı' hükmünü gördün mü?
- Evet!
- Acaba ben daha işlemeden ve beni yaratmadan kırk sene önce Allah'ın benim üzerime yazmış olduğu bir ameli işlemiş olmamdan dolayı mı beni kınıyorsun?
Hz. Peygamber 'Adem böylece Musa'yı, delil bakımından mağlûb etti' buyurdu.
Kim bu hususta hidayetin nûrundan sâdır olan bir mârifetle sebebi tanımış olursa, bu kimse kaderin sırrına muttali olan, âriflerin özelliği bulunan bir bilgiye sahip olmuş olur. Kim bunu dinleyip inanır ve sadece tasdik ederse o, mü'minlerin avam tabakasındandır. Bu iki grup için de korku vardır; zira her kul, kudretin kabzasına düşer. Tıpkı zayıf çocuğun yırtıcı hayvanın pençesine düşmesi gibi...
Yırtıcı hayvan bazen pençesinde bulunan çocuğu bırakır. Bazen de ona hücum edip paramparça eder! Bu durum rastgeledir. Bu tevafuk için tertipli birçok sebepler vardır. Fakat bilmeyen bir kimseye izafe edildiği zaman, buna ittifak adı verilir. Eğer Allah'ın ilmine izafe edilirse, bu takdirde ittifak adını vermek caiz olmaz. Yırtıcı hayvanın pençesine düşen bir kimsenin mârifeti eğer kemâl derecesine varmışsa, bu kimse o yırtıcı hayvandan korkmaz. Çünkü o yırtıcı hayvan, Allah'ın kuvvet ve kudretine boyun eğmiştir. Eğer Allah ona açlığı musallat kılarsa onu parçalar yer. Eğer Allah o hayvana tuttuğu avdan gafil olmayı musallat kılarsa avı bırakıp gider. Bu bakımdan ancak yırtıcı hayvanın yaradanından ve o hayvanın yırtıcı sıfatlarını yaratandan korkulur. Ben Allah'tan korkmanın misâlinin yırtıcı hayvandan korkmak olduğunu söylemiyorum. Perde kalktığı zaman bilinir ki yırtıcı hayvandan korkmak, Allah'tan korkmanın aynısıdır. Zira yırtıcı hayvan vasıtasıyla helâk eden Allah'tır.
Ahiretin yırtıcıları dünyanın yırtıcıları gibidir. Allah azabın ve sevabın sebeplerini yaratmıştır. Bunların her biri için de ehil olan kimseleri yaratmıştır. Ezelî ve kesin kaza'nın dalı olan kader, onun için yaratılmışsa onu sevkeder. Bu bakımdan Allah Teâlâ cenneti yarattı. Cennet için ehil olanları yarattı, cehennemini yarattı. Cehennem için ehil olanları yarattı. Onlar da ister istemez cehennem sebeplerine müsahhar oldular. Bu bakımdan nefsini, kaderin dalgaları arasında kıvranarak görüp de korkmayan hiç kimse yoktur. Aksine zarurî olarak bu kimseye korku galebe çalar. İşte bunlar kaderin sırrını bilenlerin korkularıdır. Bu bakımdan kusurun kendisini basîret makamına yükselmekten alıkoyduğu bir kimsenin çıkar yolu, haberleri ve eserleri dinlemek sûretiyle nefsini tedavi etmektir. Bu bakımdan bu kimse, ârif ve korkan kimselerin hallerini ve sözlerini incelemelidir. Onların akıl ve mertebelerini, aldanmış ve ümit beslemiş kimselerin mertebelerine nisbet etmelidir. İşte o zaman âriflere uymanın daha iyi olduğundan şüpheye düşmez. Çünkü onlar peygamberler, velî ve âlim kullardır.
Allah'ın azabından emin olanlar ise Firavunlar, cahiller ve ahmaklardır. Bizim peygamberimize (s.a) gelince, o geçmiş ve geleceklerin efendisidir. Aynı zamanda korku bakımından insanların en şiddetlisi idi. Hatta bir çocuğun cenaze namazını kıldığında duasında o çocuk için şöyle dediği duyuldu:
Ey Allahım! Şu ölü çocuğu kabir ve ateş azabından koru.
İkinci bir rivayette 'Ne mutlu sana! Sen cennetin kuşlarından bir kuşsun' diyen bir kimsenin sözünü işitti ve öfkelenerek şöyle buyurdu:
Onun öyle olduğunu sana bildiren nedir? Allah'a yemin ederim, ben Allah'ın Rasûlüyüm. Buna rağmen Allah'ın benim başıma ne getireceğini bilmiyorum. Muhakkak ki Allah Teâlâ cenneti ve ona lâyık kimseleri yarattı. Onların içine ne bir kimse katılır, ne de onlardan bir kimse eksilir.
Kaynak : İhya-u Ulumiddin - İmam Gazali