Message
İlâhî huzurun cemâli son derece parlak ve nûrludur, son derece kapsayıcıdır. Hatta onun görüntüsünden göklerin ve yerin melekûtundan bir zerre bile dışarıda kalmaz. Bu bakımdan onun görüntüsü gizlenmesine sebep oldu. Nûrunun doğuşu sebebiyle zayıf gözlerden perdelenen Allah ortaktan münezzehtir. Açıklığından dolayı basiretten ve gözlerden gizlenen Allah ortaktan münezzehtir.
Basireti kuvvetli olup kuvveti zayıf olmayan bir kimse ise, normal durumunda Allah'tan başkasını görmez ve O'ndan başkasını bilmez. Varlıkta Allah'tan başkasının olmadığını bilir.
Fiilleri ise Allah'ın kudret eserlerinden bir eserdir. Bu bakımdan o fiiller Allah'a tâbidir. Allah olmasa, hakîkat o fiillerin varlığı da olmaz. Varlık ancak hak olan Bir'in varlığıdır. Öyle bir ki bütün fiillerin varlığı O'nunladır. Hali bu olan kimse fiillerin hangisine bakarsa, mutlaka orada fâili görür.
Dolayısıyla göğün, yerin, hayvanların ve ağaçların yaratık olması hasebiyle, onlara bakmaz. Fiilen hak olan Bir'in sanatı olması hasebiyle fiile bakar. Bu bakımdan onun bakışı, Allah'ı geçip de başkasına varamaz. Tıpkı bir insanın şiirine, yazısına veya yazmış olduğu kitaba bakan bir kimse gibi... Bu kimse orada şair ve musannifi görür. Onun eseri olması bakımından görür. Mürekkep ve terkibinde kullanılan maddeleri sebebiyle ve beyaz kâğıt üzerinde yazılmış hat olması hasebiyle bakmaz. Bu bakımdan bu kimse musannifin gayrisine bakmış olmaz!
Bütün âlem Allah'ın tasnifidir. Bu bakımdan Allah'ın fiili olması hasebiyle âleme bakan bir kimse ve âlemin Allah'ın fiili olduğunu bilen bir kimse, Allah'ın fiilidir diye âlemi seven bir kimse, Allah'tan başkasına bakmış, Allah'tan başkasını tanımış ve Allah'tan başkasını sevmiş olmaz. İşte böyle bir kimse Allah'tan başkasını görmeyen hakikî muvahhid olur. Nefsine, nefsi olması hasebiyle değil, Allah'ın kulu olması hasebiyle bakar, îşte budur hakkında Fenâ fi't-tevhîd, fenâ an nefsihi (Tevhidde fani olmuş, nefsinden yok olmuştur) denilen! 'Biz bizimle idik! Sonra biz bizden fani olduk ve biz siz kaldık' diyenin sözünde bu mânâya işaret vardır. Evet! Bütün bunlar basiret sahipleri nezdinde belli şeylerdir. Anlayışların zâfiyetinden idrâk edilmeleri çetinleşmiştir.
Bunları bilenlerin de izah ve beyanları hedefi zihinlere yaklaştırıcı ibarelerle ifade etmekten kusurlu oldukları veya bilenler kendi nefisleriyle meşgul oldukları ve bunun başkasına fayda vermediğine inandıkları için, bu meseleler müşkil ve çözülmez bir vaziyette kalmıştır. İşte anlayışların Allah'ın bilgisinden aciz kalmasının sebebi budur. Bir de bu sebebi (Allah'ın varlığına şahidlik eden bütün idrâk edilenleri) ancak aklın olmadığı çocukluk devrinde idrâk eder. Sonra o insanda akıl yavaş yavaş gelişir. Oysa o bütün himmetiyle, şehvetlerine dalmış bir haldedir. İdrâk edip hissettiği şeylere ünsiyet vermiş, dolayısıyla o şeylerin onun kalbinde uzun ünsiyetten dolayı tesiri düşmüştür.
İnsanoğlu ansızın garip bir hayvanı veya garip bir bitkiyi veya âdetin hilafına garip bir ilâhî fiili gördüğünde tabii olarak onun dili konuşup Fesübhânallah der. Oysa aynı insan bütün gün kendi nefsini, azalarını ve diğer hayvanları görür durur ve bütün bunlar da kesin delillerdir. Buna rağmen bunlara uzun zamandır alıştığından bunların şahitliğini hissetmez. Eğer kör birinin akıllı olarak bâliğ olduğunu, sonra gözünün üstündeki perdenin birden kalktığını, gözünün gökler, yer, ağaçlar, bitkiler ve hayvanlara ani olarak bir defada uzandığını farzedersek, böyle bir kimsenin bu acaipliklerin yaratanının varlığına şahitlik ettiklerinden dolayı büyük taaccübe kapılıp aklını oynatmasından korkulur! İşte bu ve buna benzer sebepler şehvetlere dalmakla beraber halkın önünde marifet nûrlarıyla nûrlanma yolunu ve marifetin geniş denizlerinde yüzmenin yolunu kapatan faktörlerdir. Bu bakımdan insanlar, Allah'ın marifetini talep etmek hususunda merkebine bindiği halde, merkebini arayan ve darb-ı mesel olarak verilen bir sarhoş gibidir.
Açık şeyler istenildikleri zaman çetin olurlar. İşte işin sırrı budur. Bunun için Şair şöyle demiştir: 'Şüphesiz ki göründün! Hiç kimseye gizli değilsin! Ancak kameri tanımayan göze gizlisin! Fakat belirdiğinle perdeli olduğun halde gizlendin. Acaba tanınmakla örtünen nasıl tanınacaktır?'
Kaynak : İhya-u Ulumiddin - İmam Gazali